Ödüller Bildik Yerden, Heyecanlar Samimi

Oyuncular Birliği Ödülleri, yani Screen Actors Guild Awards’ın bu sene 30.’su düzenlendi. Bu yılın en önemli özelliği ise mayıs ayında başlayan yazarlar grevine temmuz itibariyle oyuncular sendikasının da destek vermesiyle, tarihlerinde anlaşmaya varılması en uzun süren greve (14 Temmuz 2023 – 9 Kasım 2023) imza atmış olmalarıydı. Birlik ve beraberliğin çokça hissedildiği de bir tören olmuş, SAG’ın başındaki Fran Drescher da yaptığı konuşmada rekor bir anlaşmaya imza attıklarını söyleyerek destek veren herkese bir kez daha teşekkür etmeyi ihmal etmedi zaten. Aktörlerin aktörleri ödüllendirdiği bu törenin yeri de o yüzden biraz ayrı.

Bir ödül törenini sonunda elli takla atmadan izlememize olanak tanıyan Netflix’e sevgilerimle diyerek de devam etmek istiyorum yazıma. Dijital platformun, törenin sadece yayını değil tüm organizasyonunu da üstlenmesiyle, kırmızı halıyla birlikte tam üç saat süren, reklam kesintisiz bir yayın izledik. Ulusal kanal olmadığı için küfretmenin yasak olmadığı, kazananların ödül kabul konuşmalarının müzikle kesilmediği harika bir akıştı baştan sona. Büyük açılış numaraları, müzik performansları olmadan da güzel bir tören yapılabileceğini gösterdiler bize ve keşke bundan sonra hep bu şekilde izleyebilsek diye ummadım değil! Büyük şovlar yoktu belki ama buraya şu ufak parantezi de açmak zorundayım; gecenin ilk ödülünü sunmak için sahnede bir Devil Wears Prada buluşması yaşandı. Meryl Streep, Anne Hathaway ve Emily Blunt film boyunca onları yerden yere vuran Miranda Priestly’den öclerini dün gece o sahnede aldılar diyebiliriz! Üçü de çok komik ve muhteşemlerdi. Streep gerçekten Prada giymişti, Hathaway ise tam “cerulean” olduğunu söyleyemesem de Versace arşivinden mavi bir tuvalet tercih etmişti. Tören Türkiye saatiyle Cumartesi’yi Pazar’a bağlayan gece 03.00’te başladı ve hemen ardından da kaydı Netflix aboneleri için hesaplarında hazır bekliyordu. Kendimi bildim bileli Oscar’ından Altın Küre’sine Grammy’sinden Emmy’sine tüm ödül törenlerini izlemeye çalışan biri olarak bunun nasıl bir lüks olduğunu size anlatamam! 

Gelelim ödüllere! Bu sene hem televizyon hem de sinema açısından çok zengin çok doyurucu işler izleme şansımız oldu. Fakat törenler en başta da bahsettiğim bu grevler yüzünden aksayıp, birbiri ardına sıralanınca sürekli aynı isimlerin kazandıklarını görmek ne kadar hak etmiş olsalar da bir sıkkınlık bir deja vu hissi yarattı pek çoğumuzda (yoksa The Bear’le Ayo Edebiri ve Jeremy Allen White’ın kazanmalarına kim ses çıkarabilir ki?). Aynı “Gerçekten mi? Yine mi ben?” ifadesini oyuncuların yüzlerinde görmek de mümkündü bana kalırsa. Şov dünyasının da bir doyum noktası olabiliyormuş demek (mi acaba?)… 

Gecede üç büyük sürpriz yaşandı. Bunlardan ilki The Last of Us’daki performansıyla En İyi Erkek Oyuncu, Drama kategorisinde ödülü kazananın Pedro Pascal olmasıydı. Bu sene daha önce bu kategoride kazananlar, Succession’daki performanslarıyla Kieran Culkin ve Matthew Macfadyen olmuşlardı Altın Küre, Emmy ve Critics Choice ödüllerinde. Herkes birbiri için sevindi fakat Pascal’ın şaşkın ifadesi kesinlikle samimiydi (zaten ondan samimi ve gerçek olmayan bir şey çıkması bence imkansız). İkinci sürpriz yine dizilerde, bu sefer de En İyi Kadın Oyuncu kategorisinde yaşandı; Elizabeth Debicki ödülü, The Crown’da canlandırdığı Prenses Diana rolüyle aldı. Onun da şaşkınlığı oldukça doğaldı, çünkü burada herkesin (belli ki Debicki’nin de) favorisi ya da en azından beklentisi yine bir Succession oyuncusu olan Sarah Snook’un kazanmasıydı ödülü. Dizi, drama kategorisinde en iyi olmayı başararak hayranlarının yaralarını sarmayı başardı neyse ki. Üçüncü büyük sürpriz ise şu ana kadar tüm ödülleri toplamış olan Emma Stone’un yerine sahnede Killers of the Flower Moon’daki performansıyla  Lily Gladstone’u görmek oldu. Her iki film de bu senenin en iyileri, her iki kadın da hem performansları hem de duruşlarıyla gözümüzün nuru, fakat ben bu akşam (sabah) Lily Gladstone’un ismi okunmadan önce içimden bir “keşke” demiştim ve bu yüzden de sonuca çok sevindim. 

Geri kalan kategorilerde Oppenheimer’ın hem Cillian Murphy hem de Robert Downey Jr. ve ekipçe ödülü almalarından; The Bear’in hem Jeremy Allen White hem de Ayo Edebiri’nin performansları ve ardından dizice almalarına; ordan da aynı senaryonun Beef nezdinde de yaşanmasın kadar başka hiçbir sürpriz yaşanmadı. Şahsen The Bear’in komedi dalında yarışması hala aklımın pek de yatmadığı bir durum ve gerçek bir komedi olan Abbott Elementary’nin hakkının yendiğini düşünüyorum bu noktada ama onun da bir zamanı gelecek mutlaka. Filmlerde hiç şaşırtmadığı gibi bir o kadar da sevindiren bir ödül de The Holdovers’daki performansıyla Da’vine Joy Randolph’un En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu dalındaki seri galibiyeti. Filmin 8 Mart Cuma günü vizyona gireceğini de müjdelemek isterim bu vesileyle, yılın en iç ısıtan, sıcak, komik ve dozunda dramatik filmi.

SAG sonuçları Oscar’larla çok paralel ilerler, bu noktada Gladstone’un 11 Mart gecesi de benzer bir sürpriz yapabileceğini düşünebiliriz. Örneğin geçen yıl Brendan Fraser SAG’dan sonra Oscar’da da En İyi Erkek Oyuncu ödülünü kazanmıştı The Whale’deki performansıyla. Aynı şekilde Everything Everywhere All At Once’ın Michelle Yeoh’su Oscar’dan önce ilk büyük galibiyetini SAG ödüllerinde almıştı mesela. Ödül sezonunu sonunu ve ne kadar eleştirsek de en önemlisini temsil eden Oscar’lar bu yoldaki son durak. Bu gece (25 Şubat 2025) bağımsız filmlerin yarıştığı Independent Spirit Awards da sahiplerini bulduktan sonra Oscar yorumlarında yine buluşacağız. 

Ödüller

Dizi
Komedi: The Bear
Kadın Oyuncu: Ayo Edebiri, The Bear
Erkek Oyuncu: Jeremy Allen White, The Bear
Drama: Succession
Erkek Oyuncu: Pedro Pascal, The Last of Us
Kadın Oyuncu: Elizabeth Debicki, The Crown

Mini Dizi
Kadın Oyuncu: Ali Wong, Beef
Erkek Oyuncu: Steven Yeun, Beef

Film:Oppenheimer
Kadın Oyuncu: Lily Gladstone, Killers of the Flower Moon
Erkek Oyuncu: Cillian Murphy, Oppenheimer
Yardımcı Kadın Oyuncu: Da’vine Joy Randolph, The Holdovers
Yardımcı Erkek Oyuncu: Robert Downey Jr., Oppenheimer