Onu PAINLESS albümü ile tanımadıysanız son single parçası olan Like I say (I runaway) ile tanımış olabilirsiniz. Nilüfer ile onun yaratım süreçlerinden teknolojinin onun müziğine etkisine, ilham aldıklarından bir sonraki projelerine kadar derinlemesine bir sohbet gerçekleştirdik.
Hayatında olduğu kadar müziğinde de bir çok kültürün etkisini görüyoruz. Çok kültürlü mirasınız müzikal tarzınızı ve sanatsal ifadenizi nasıl etkiledi?
Müzikal tarzımı ve sanatsal ifademi en çok keşfetmek ve yeni şeyler denemek etkiliyor. Türler hakkında çok fazla endişelenmediğim için, müzik benim için kendim olma ifademin en basit haliyle varolma meselesi. Çok kültürlü mirasımın müziğimde olup olmadığını bilmiyorum. Bunu görmek veya söylemek benim için zor. Müziğimin temelde kim olduğumu bulmakla ilgili olduğunu düşünüyorum. Birçok arka plana sahip olduğunuzda bazen biraz kafanız karışmış ve kaybolmuş hissedersiniz. Müzik aracılığıyla kendi kimliğimi yaratıyorum. Bunu bir yere veya ülkeye bağlamak zorunda değilim. Kendi dünyası var. Sınırları yok.
Şarkı sözlerinizde ve müzikal hikaye anlatımınızda belirli yazarların veya edebi eserlerin etkisi var mı? Müzik dışındaki sanat formlarından nasıl ilham alıyorsunuz?
Üretimlerim gördüğüm veya okuduğum şeylerin bir karışımı. Okumanın kesinlikle yardımcı olduğunu düşünüyorum. Murakami’yi gerçekten seviyorum.
Benim için melodi ya kendiliğinden gelir ya da müzikten sonra gelir. Bir şey okurken melodiden hiç etkilenmedim. Cümlelerin nasıl ifade edildiği veya hikayenin dili beni çok etkileyebilir. Yazarlar, müzik olmadığı için cümlelerini kurarken uyumlu olmaları gerekmiyor. Yazıda doğal bir ritim veya müzik türü var.
Yazdığım melodilerin merak ve ruh arayışıyla ilgili olduğunu söyleyebilirim. Hikayeler, yollarını bulmaya çalışan bir karakterle ilgili olabilir. Çünkü bilim kurgu gibi biraz da futuristik belki de daha sıra dışı bir prodüksiyon.
Sahnedeki Nilüfer ile günlük hayattaki Nilüfer’i ayıran özellikler neler? Moda ve stil anlayışınız sahne kişiliğinizde nasıl bir yer edindi?
Sahnedeki ve sahne dışındaki kişiliğim pek değişmiyor. Sahnedeyken gerçekten başkası olduğumu hissetmiyorum. Gerçekten kendim olmaya çalışıyorum. Performans sergileyebilmenin en iyi ve tek yolu bu. Stil açısından bazen günlük hayatta giydiğiniz en rahat kıyafetlerin (belki şovlara giymeyeceğim) veya arkadaşlarımla buluşmak için giyeceğim kıyafetlerin tuhaf bir karışımı. Bir şov, yeni bir kıyafet edinmek için bir bahane.
Sahnedeyken sıradışı giyinmek ve çok rahat olmak arasında her zaman kararsız kaldığımı söyleyebilirim. Çünkü kendime sadık kalmak ve kendim olmak istiyorum. Bu da kendimi sakinleştirmenin bir yolu. Kendime “Bu büyük bir mesele değil, çıldırmana gerek yok” diyorum. Dion Lee’nin Rosalia için yarattığı görünümlere benzer bir şey giymeyi isterdim.
Müziğinin kendisi kadar görselleri ve videolarının da izleyici/seyirci ile buluştuğu her anın içinde olmayı seviyorsunuz. Bu alanda daha keşfetmeye devam ettiğiniz neler var?
Daha sinematik bir dilim olduğunu söyleyebilirim. Bunu daha fazla keşfetmeye çalışıyorum. Geçmişte birçok müzik videosu çektim. En sevdiğim üretimlerim, net bir hikayesi olan ve tek bir şeye odaklananlardır. Sözlerin hepsinin bir yansımasını taşıdıklarında daha soyut olmaktan uzaklaştıklarını düşünüyorum.
Son videolarımdan biri kaçış temalı bir düğündü. Videoyu seviyorum ama sonrasında biraz pişman oldum. Daha az kavramsal yapabilmeyi dilerdim. Müzik videosu için işe yaradı ama müzik videoları yapmanın en sevdiğim yolu bu değil. Kardeşim Molly ile – tüm müzik videolarımı onunla yapıyorum – bir hafta sonu için bir yere gittik. Gelecek single parçalar için görseller arıyorduk. O şekilde çalışmayı daha çok tercih ediyorum. Çünkü bir yere gidip sadece olabiliyorsun. Bir planın olması yerine bir şey görüp “Tamam bunu burada yapalım. Şunu orada yapalım.” diyebilirsin. Çevrenin seni etkilemesine ve fikirlerini değiştirmesine izin veriyorsun. Doğal olarak oluyor. Bu ay içerisinde yeni albümümden yayınlanacak yeni bir şarkımız var, adı Call It Love, görsellerini yarı yönettim ve aslında bundan memnunum.
Bir şarkının veya albümün ilhamını nasıl buluyorsunuz? Belirli bir ritim, melodi veya konseptle mi başlıyorsunuz, yoksa ilhamınız daha çok anlık ve doğaçlama mı gelişiyor?
Genellikle müzik benim için müzikle başlar. İlham alması gereken bir şey olduğunu düşünmüyorum. Hep müzik yapmak istiyorum ama yapamadığım zamanlar oluyor çünkü geldiğinde gelir. Ama hiçbir şey yoksa hiçbir şey yoktur. Bir bakıma tersine bir durum, müzik önce gelir, şarkı sonra gelir, şarkının fikri neredeyse en sonda gelir, sözler ve isim, sonra gerçek bir konsept.
Ama bu albümde, arkadaşım Will ile birlikte çalıştık, o müziği yazıyordu ve ben de dinleyip fikirler üretiyordum, melodi ve sözleri yazıyordum. Ortak olarak çalışıyorduk. Bu biraz farklıydı. Başkalarının fikirlerinden etkilenip paylaşıyorsunuz ve yeni üretimlerinizde tek başına değil birinin fikirlerinin de parçalarıyla yer alıyorsunuz. Benim için farklı ama güzel bir deneyim oldu.
Şarkı sözleriniz genellikle sosyal konulara ve kişisel mücadelelere değiniyor. Bu ciddi konuları ifade ederken dinlenebilir ve erişilebilir müzik yaratma dengesini nasıl sağlıyorsunuz?
Bunu dengeliyor muyum bilmiyorum. Çoğu zaman düşüncelerimi anlamlandırmaya çalışıyorum. Şarkı yazarken benim için anlamlı olanı yazıyorum. Dinleyen herkes için de anlamlı olmasını umuyorum. Bazen bir şarkıyı duygular hakkında yapmak zor, bazı insanlar için daha evrensel konular hakkında olabilir. Dengeliyorum diyebilirim ama 5/10.
Bu noktaya gelirken en zorladığınız şey ne oldu? Bir de hiç beklemediğiniz ama bu da çok kolay oldu dediğiniz bir şey var mı?
İlham bulmak kendinize zaman ve alan vermek en zor şeylerden biri. Sadece bir şeyler yapmıyorsunuz. Kendinize “Neden bunu yapıyorum?” diye sormak zorundasınız, sürekli kendinizi sorgulamak ve çok fazla şüphe duymak zorunda kalıyorsunuz. Sonuçta bu yaratım sürecinde her zaman kendinizle temas halindesiniz. Bu tam zamanlı bir iş. Kaybolamazsınız. Kim olduğunuzu bilmek zorundasınız. Yanlış bir şey söylemek kesinlikle çok kolay. Her şey yanlış anlaşılabilir. Kendinizi istemediğiniz bir şekilde ifade edebilirsiniz. Performans sırasında bile bazen insanlar ne yapmaya çalıştığınızı veya kim olmaya çalıştığınızı yanlış anlayabilir.
Müziğinizin zaten bir sürü farklı kültürden etkilendiği ortada. Peki müzik kariyerinde daha keşfetmediğiniz, yeterince beslenmediğiniz ya da müziğini biraz daha farklı yönden beslemek istediğiniz farklı genre, enstruman ya da farklı medyumlar var mı?
Bir türe ait olmamak hakkında çok fazla şey söylediğim halde, yaptığım müzik rock/alternatif ve muhtemelen hep o dünyada yaşayacak. Tanınmış bir rock/indie müzisyeni olmak istemiyorum. Türün içinde kalmak umurumda değil. Bazen gitar müziğinden gerçekten sıkılıyorum ve bazen gitar almak veya gitar görmek bile istemiyorum.
Bir şeyden sıkılabilmek güzel. Hep başka bir şey aramak. Bazen müzik dinlemek bile istemiyorum. Müzik hakkında düşünmek istemiyorum. Bana neyin ilham verebileceği rastgele olabilir, bu yüzden bu süreç hep bir şeyi alıp daha zengin hale getirmekle ilgili.
Gelişen yapay zeka teknolojileri ve dijital prodüksiyon araçları hakkında ne düşünüyorsunuz? Bu teknolojiler müziğinizi nasıl etkiledi veya gelecekte nasıl etkileyebilir?
Bu konuda konuşmak zor. Yapay zeka beni biraz şaşırtıyor. Birden bire her yerde ve her şey yapay zeka ile yapılmış gibi görünüyor. Muhtemelen hayatımıza düşündüğümüzden daha fazla dahil olmuştur. Müzikte de düşündüğümden daha fazla yer alıyor. Kendi müziğimde yapay zeka kullanmadım. Belki kullanırım ama şu anda pek ilgimi çekmiyor. Bu konuda tamamen büyülenmiş değilim.
Yapay zeka, insan zekasına dayalı gibi. İnternet ilk çıktığında nasıl büyük bir mesele gibi görünüyorsa bu da öyle. Sadece düşündüğümüz kadar ileri gidebilir. Bilim insanı değilim, bu yüzden beni bu konuda karar mercii saymasanız daha iyi.
Farklı ülkelerdeki müzik sahnelerini ve kültürlerini gözlemlediğinizde, sizin müziğinizin bu küresel sahnede nasıl bir yer bulduğunu düşünüyorsunuz? Farklı kültürlerin müziğinize olan tepkileri sizi nasıl etkiliyor?
Üzerinde çalıştığım şarkılar ve müzik biraz da dil ile ilgili. Farklı kültürlerden bahsedeceksek, kelimeleri en sona koymaya çalışıyorum. Melodi, sesli harfleri şekillendiriyor. Kelimeleri doğal bir şekilde yerleştirmek, çalışmayacak bir sesi zorlamamak, müziği daha evrensel hale getiriyor. Melodi, ritim ve armoni, şarkıda söylenenleri anlamanıza olanak tanır. Aynı dili konuşmak veya bir konuda akıcı olmak zorunda değilsiniz. İfadeyi anlama biçimi farklı kültürlerde değişiklik gösterebilir.
Bir yerde üretirken, farkında olmadan uyum sağlamak zorunda kalabilirsiniz. Bu doğal bir empati. Melodiye ve ritme bağlanmak istersiniz. Bazen bu alışılmadık bir nezaket ölçeği gibidir.
Dinleyicileri yeni albümünüzden ne bekliyor? Yakın zamanda konser planlarınız nedir, küçük bir tur söz konusu mu? Türkiye bu rotada yer alıyor mu?
Türkiye’ye gelmeyi çok isterim. Son gösterimizin üzerinden neredeyse iki yıl geçti. Şu an için bir planım yok. Belki gelecek yıl inşallah. İlk olarak ABD’de bir tur yapacağım ve ardından İngiltere ve Avrupa’da olacak. Bu albüm, yaptığım favori albümlerden biri. İçerisinde son iki single’ımda duymayacağınız oldukça fazla yaylı çalgı var. Albüm içinde çok fazla çeşitlilik var. Daha rahat şarkılar ve daha yoğun şarkılar var. Oldukça odaklanmış bir albüm. Umarım size de öyle hissettirir. Farklı yerler veya hareketler yok, gerçekten birbirine bağlı. Ayrıca oldukça sinematik olduğunu söyleyebilirim.